Cuma, 23 Ocak 2009 12:55 |
 Jimnastik
Jimnastik, çoğunlukla kapalı salonlarda aletsiz ya da belirli aletler
kullanılarak yapılan beden hareketleridir. Vücuda esneklik saÄŸlaÂyan jimnastik,
aynı zamanda çeviklik, uyum ve güç kazandırır. Jimnastik 19. yüzyılda çağdaş
sporlar arasına girdi. Eski YunanlıÂların kurduÄŸu spor salonlarında erkek sporÂcular
çıplak olarak spor yaparlardı. Bu yüzÂden salonlara "çıplak"
anlamındaki gymnos sözcüğünden kaynaklanan gymnasion adı veÂriliyordu. Bu
salonlarda yapılan bütün spor çalışmalarına da gymnastike denirdi. Pek çok dile
girmiş olan jimnastik sözcüğü buradan gelir. Jimnastik 18. yüzyıl sonu ile 19.
yüzyılın ilk yarısında özellikle iki eğitimcinin çabalarıyla yaygınlaştı.
İsveçli Peter Henrik Ling (1776-1839) jimnastik hareketlerini akıcı ve ritmik
bir hale getirdi. Alman Friedrich Ludwig Jahn (1778-1852) ise barfiks, paralel
bar ve halka gibi bugün de kullanılan jimnastik aletlerini geliştirdi.
İlk jimnastik kulübü 1850'de ABD'de kuÂruldu. Uluslararası Jimnastik Federasyonu
(FIG) ise 1881'de kurularak çalışmalarına başladı. 1896'da Pierre Coubertin'in
öncülüÂğünde, 1.500 yıllık bir aradan sonra baÅŸlatılan Olimpiyat Oyunları'ndaki
jimnastik yarışmaÂlarında baÅŸlangıçta yalnızca erkekler yer aldı. Kadın
jimnastikçiler ilk kez 1928 Amsterdam Olimpiyatları'nda yarışabildiler.
1950'lerden beri olimpiyatlarda ve dünya ÅŸampiyonalarınÂda SSCB, Japonya ve
bazı DoÄŸu Avrupa ülkelerinden gelen jimnastikçilerin çok baÅŸaÂrılı oldukları
gözlenmektedir. Çağdaş jimnastik sporu aletsiz ve aletli olarak ikiye ayrılır.
Aletsiz jimnastik herhanÂgi bir alet kullanmaksızın yer minderinde yapılan dans
benzeri ritmik ve kesintisiz hareketleri içerir. Yer hareketleri de denen
aletsiz jimnastikte zarafet, denge ve esneklik gibi özellikler öne çıkar.
Aletli jimnastikte ise ya ip, çember, top, lobut ve kurdele gibi hafif aletler
ya da barfiks, halka, kulplu beygir gibi vücudun bütün yükünü çeken ağır
aletler kulÂlanılır. 
Türkiye'de Jimnastik Ülkemizde çağdaş anlamda
jimnastik çalışÂmaları Galatasaray Lisesi'nde baÅŸlamıştır. 1868'de Mekteb-i
Sultani adıyla kurulan bu okuldan yetiÅŸen Ali Faik Üstünidman, okulÂdaki görevi
dışında da jimnastikle ilgileniyorÂdu. 1889'da yayımladığı Jimnastik yahut
Riyaziyat-ı Bedeniye, aynı zamanda Türk sporuÂnun ilk kitabıdır. Bir yandan da
açtığı özel bir jimnastikhanede sporcu yetiştiren Ali Faik Bey daha sonra
Mazhar Kazancı ile birlikte çalışmaya başladı. Mazhar Kazancı askeri okullarda
beden eğitimi öğretmenliği yapan bir subaydı. Böylece jimnastik hem sivil, hem
de askeri okullarda yaygınlaşmaya başladı.
Olimpiyat Oyunlan'nın 10'uncu yıldönümü dolayısıyla 1906'da Atina'da yapılan
Ara Olimpiyatlar'da Yorgo ve Niko Alibranti kardeşler Türkiye'yi temsil
ettiler. Yorgo Alibranti 11,4 saniyelik bir dünya ve olimpiÂyat rekoruyla
"iki elle 10 metrelik halata tırmanma" yarışmasını kazandı. Mekteb-i
Sultani'de Ali Faik Bey'in öğrenÂcisi olan Selim Sırrı Tarcan İsveç'te
öğrendiği aletsiz jimnastiği 1910 yıllarında Türkiye'de yaygınlaştırdı. Böylece
Türk jimnastik spoÂrunda yıllarca süren bir tartışma baÅŸladı. Mazhar Bey aletli
jimnastiği, Selim Sırrı Bey ise aletsiz jimnastiği savunuyordu. Aletsiz
jimnastik daha çok tutuluyordu; ama küçük bir grubun çabalarıyla sürdürülen
aletli jimÂnastik çalışmaları 1960'ta Jimnastik Federasyonu'nun kurulmasıyla
yoğunluk kazandı. Gene de, Balkan şampiyonalarında kazanılan birkaç madalya
dışında bugüne kadar önemli bir başarı elde edilemedi. 

|
Son Güncelleme: Pazartesi, 17 Haziran 2013 13:27 |